Kültür Sanat
Yarım asırdır İbna Sina’nın izinde
2007 yılında emekliliğe ayrılana kadar, Ankara Üniversitesi Bilim Tarihi Ana Bilim Başkanlığı görevini yürüten Türkiye’nin sessiz fikir işçilerinden Prof. Dr. Esin Kâhya, yarım asırdır izini takip ettiği İbn Sina’nın El Kanun Fi’t-Tıbb’ını yazılışından bin yıl sonra Türkçeye çevirdi. Kâhya, İbn Sina’nın bin yıl öncesinden hala bugüne seslendiğini söylüyor.
Tüm dünyada Bilim Tarihi alanında yapılmış ilk doktora derecesinin sahibi olan, dünyaca ünlü bilim adamımız Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı’nın tüm hocalık hayatı boyunca kabul ettiÄŸi üç doktora öÄŸrencisinden biri olan Prof. Dr. Esin Kâhya, yarım asırdır sürdürdüÄŸü Ä°bn Sina çalışmalarını, ‘bu benim milletime karşı vazifem’ diyerek tanımlıyor. Kâhya ile yazılışından bin yıl sonra ilk defa tam metin halinde kendisinin Türkçeye çevirdiÄŸi El Kanun Fi’t-Tıbb üzerine konuÅŸtuk.
Ä°bn Sina’nın bin yıl önce yazdığı ve 19. yüzyıla kadar tüm dünyada otoritesini koruyan tıp kitabı El Kanun’u Türkçeye çevirdiniz. Çeviriye gelmeden önce yalnızca isminden bildiÄŸimiz El Kanun’u ve Ä°bn Sina’yı anlatsanız biraz.
Ä°bn Sina, biliyorsunuz 11. yüzyılda yaÅŸamış bir bilim adamı. Tabi Ä°bn Sina’yı yalnızca bir bilim adamı diyerek ifade etmek de çok daraltıcı olacaktır. Çünkü aynı zamanda Ä°slam dünyasında Farabi’den sonra gelmiÅŸ en büyük filozof. Dolayısıyla belki de El Kanun’un bu kadar uzun bir zamanda etkin olmasının sebebi felsefi bir arka planda inÅŸa edilmiÅŸ olmasıdır. Ä°bn Sina’nın matematik, fizik, kimya çalışmaları da var. Bunları ÅŸunun için söylüyorum, tıp çalışması insana dayalı bir çalışma. Ä°nsanı anlayabilmek için matematik bilmek gerekiyor, fizik bilmek gerekiyor ve elbette ki kimya bilmek gerekiyor. Zaten Ä°bn Sina, insana tek bir açıdan baksaydı belki de eseri sadece birkaç yıl varlığını koruyabilirdi. Yüz doksan iki kadar eseri var. Bunların en önemlileri, Necat, Åžifa ve Kanun’dur. Necat ve Åžifa, onun felsefe ve bilim ile ilgili çalışmalarını topladığı çalışmalar.
BÄ°LÄ°M FELEFESÄ°NÄ° Ä°LK DEFA Ä°BN SÄ°NA YAPTI
Ama Kanun, bütünüyle tıbba ayrılmış bir eser… Ne var Kanun’un içinde?
Kanun beÅŸ ciltten oluÅŸan bir eser. Ä°lk kitap, Anatomi kitabı ama nasıl baÅŸlıyor biliyor musunuz? ‘Tıp Nedir’ diye baÅŸlıyor. Yani tedavi nedir? Bakın, biz Bilim Felsefesini, 20. yüzyılda doÄŸmuÅŸ bir disiplin olarak kabul ederiz hâlbuki Ä°bn Sina, eserinin giriÅŸinde otuz sayfaya yakın insanın ne olduÄŸunu tartışıyor. Yani tıp felsefesi yapıyor. Bu çok önemli bir nokta… Bu yüzden bin yıldır dünyadaki bütün hekimler farklı bir bakış açısı buluyor Ä°bn Sina’da. Ä°lk kitap, bugünkü anatomi kitapları gibi, iskelet sistemi, damarlar, dolaşım sistemini anlatıyor. Ä°bn Sina, kendisine kadar gelen insanlığın tıp bilgisini de düzeltmesi açısından önemlidir. O zamanlar için sıra dışı bir ÅŸey, kadavra üzerinde çalışıp, ‘Ben açtım, gördüm, denedim’ diyor. Bu bilimsel açıdan oldukça önemli bir ifadedir. Bu tarz anatomi çalışmaları Batı’da ancak 16. yüzyılda baÅŸlıyor.
Ä°bn Sina bunu beÅŸ yüz yıl önce yapıyor…
Åžaşırtıcı deÄŸil mi? Kanun’un ikinci cildinde eczacılık anlamında sözgelimi bazı bitkilerin sadece ilaç olarak kullanımını vermiyor. Aynı zamanda bu bitkilerin nerede yetiÅŸtiklerini ve bitkisel özelliklerini de veriyor. Botanik açıdan bu önemlidir. Bugün endemik dediÄŸimiz pek çok bitkinin ilk kayıtlarını biz Ä°bn Sina’da görüyoruz. Biz Ä°bn Sina’nın o dönemde verdiÄŸi bu bilgilerden bugün hala rahatlıkla yararlanabiliyoruz. Hangi bitkinin Anadolu’nun neresinde yetiÅŸip yetiÅŸmediÄŸi, nadir olup olmadığını öÄŸrenebiliyoruz.
Kanun’un üçüncü kitabı, 930 sayfalık devasa bir eser. Organları tek tek ele alıp, hastalıklarını anlattıktan sonra tedavi yöntemlerini anlatıyor. Bu kitapta bugün bildiÄŸimiz modern Pataloji kitaplarının ÅŸablonunu görüyoruz. Bu kitabı önemli kılan hususlardan biri de arazların kaynaklarına dikkat çekmesi. Yani mesela diyor ki başı aÄŸrıyan bir insanın hastalığı illa beyinle ilgili olmayabilir. Hangi hastalıkların hangi tipik arazlar gösterdiÄŸi tespit ediyor. Bu yanlış teÅŸhisten doktoru korumak için çok önemlidir. Dördüncü kitap, bulaşıcı hastalıklar, cerrahi müdahaleler ve cildiye açısından önemli bir eser. Bunlar daha önce Razi’de olan bilgilerin biraz daha geliÅŸtirilmiÅŸ ÅŸekli. Bu eserin en önemli kısmı cerrahi ve (cildiye) dermatoloji ile ilgili olan kısımlarıdır. Böbrek taÅŸları ile ilgili ameliyat öneren ilk kiÅŸi Ä°bn Sina’dır. Son kitap ise çeÅŸitli hastalıklarda kullanılacak olan terkip ÅŸeklinde hazırlanmış ilaçların nasıl hazırlanacağı ile ilgili bilgi veriyor. Kısacası Ä°bn Sina’nın El Kanun’unu çok kısaca ifade edersek özeti böyledir.
Ä°BN SÄ°NA’NIN KIYMETÄ°NÄ° BATI DA FARKETTÄ°
Normal bir tıp kitabından söz etmiyoruz o halde burada, topyekûn bir üniversiteden bahsediyoruz…
Evet. Niçin peki 12. yüzyılda çevrilmiÅŸ de günümüze kadar hala konuÅŸuyoruz? Sıradan bir eser deÄŸil. Ä°bn Sina’nın önemi bizden çok daha önce fark edilmiÅŸ. Fransa’da ilk açılan ilk hastanelerden birine Ä°bn Sina’nın adını vermiÅŸlerdir.
Ölüm tarihi, Ä°slam dünyasının miladi olarak en önemli yüzyıllarından biri, 11. yüzyıl. Selçuklular Anadolu’da daha yeni yeni yurt tutmaya baÅŸlıyor. Siz de ifade ettiniz, Batı’da çok ciddi bir karşılık bulmuÅŸ. Peki, bizdeki durumu nedir? Selçuklu ve Osmanlı’da?
Çok etkili olmuÅŸ bir isim tabi. Hatta efsanevi bir kiÅŸiliÄŸe bürünmüÅŸ, adına hikâyeler yazılmış bir hal gelmiÅŸ. Lokman Hekim hikâyeleri gibi, Ä°bn Sina hikâyeleri söylenmiÅŸtir epey bir süre. Cumhuriyetin ilk döneminde bile etkilidir. 1937’de Ä°bn Sina ile ilgili eser yayınlanıyor. Ama ondan sonra niyeyse dönüp bakan olmuy or. Tabi nedenini bilmiyorum. Bunlar bizim milli deÄŸerlerimiz. Batılı görüyor da niye biz görmüyoruz? Sebebini de anlayamadım, anlamak için vakit kaybetmek de istemiyorum.
BU ÇALIÅžMA Ä°ÇÄ°N ALLAH’A DUA ETTÄ°M
Kaç yıl oldu hocam, kaç yıldır Ä°bn Sina’nın peÅŸindesiniz?
Aslında ben 1965’te doktora tezime baÅŸlarken, hocam ilk olarak Ä°bn Sina’yı bana vermek istemiÅŸti. Sonra, 17. yüzyılda bir Türk hekim tarafından yazılmış bir anatomi metni verdi. Resimli bir anatomi kitabı idi ki, biliyorsunuz Ä°slam dünyasında resimli anatomi kitabı çok nadirdir, çünkü insan resmi yapılmaz. O metni ben bugünkü Türkçeye çevirdim doktora tezi olarak. Daha sonra 80’li yıllarda yine dönüÅŸ yaptım Ä°bn Sina’ya. 1982 yılında Ä°spanya’daki bir kongrede Ä°bn Sina’nın böbrek hastalıklarıyla ilgili bölümü üzerine bir tebliÄŸ sundum. Sonra Malezya’da bir kongre oldu yine orada da göz ile ilgili kısmını sunmuÅŸtum. Ve böylece baÅŸlamış oldum. Kitabın içine girdikçe beni daha çok çekti. Ä°lk günden bugüne elli yıl geçti sanırım. Allah’tan baÅŸladığım bu iÅŸi bitirmek için ömür istiyorum. Kötü bir ÅŸey için de istemiyorum deÄŸil mi? (gülüyor) artık bunu bir milli görev gibi düÅŸünüyorum. Allah nasip ederse eksik kalan üç yüz sayfayı da tamamladığımızda bitecek.
Muazzam bir ÅŸey, yarım asırdır süren bir inÅŸa faaliyeti…
Artık takılmaya baÅŸladılar bana. Hatta Gazi Üniversitesi’ndeki bir toplantı sırasında rektör laf attı bana, ‘Hocam, siz âşıksınız Ä°bn Sina’ya’ diye. Herkes güldü tabi ben de hiç bozmadım, evet dedim. “Ama sebebini de söyleyeyim; bir kere dedim çok yakışıklı.” Herkes alkışlamaya baÅŸladı, salon yıkılıyor. “Ä°kincisi dedim çok çalışkan”, alkış kesildi. “Üçüncüsü de çok zeki” dedim, gülüÅŸmeler de durdu. ‘Böyle bir insana her bayan âşık olur, beyler de hayran olur’ dedim. Hakikaten çok zeki bir insan… Türk olması da ayrıca gurur verici bir ÅŸey bizim için tabi. Metinlerini okurken ÅŸaşırıyorum, bu kadar ayrıntıyı nasıl görebilmiÅŸ diye. Özellikle ikinci kitapta, bitki isimlerinde Türkçe ifadelere rastlıyoruz. Altını çizerek belirtmem gerekir, ‘benim memleketimde buna dut derler’, ‘benim memleketimde buna demir denir’ diyor. Böyle çok sayıda bilgi var kitapta. Dolayısıyla ben Ä°bn Sina’nın Türk olduÄŸuna eminim. DoÄŸum yeri zaten Buhara…
Sadece Arapça nüshayı alıp çevirmediniz, ulaÅŸabildiÄŸiniz çeviri metinleri de karşılaÅŸtırdınız deÄŸil mi?
Evet. Hatta çevirirken dediler ki ‘Osmanlıca nüshasından alıp çevirmiÅŸ.’ Bunu diyenler Osmanlıca nüshayı da görmemiÅŸler herhalde. Çünkü Osmanlıca nüshadaki bütün terimler aslında Arapçadır. Anatomi terimleri mi var o zaman Türkçe? Tokatlı Mustafa Efendi’nin çevirisi aslında bir bütün çeviri deÄŸil, Kanun’dan yararlanılarak yapılmış yeni bir çalışma. Güzel bir kitaptır ama Ä°bn Sina’nın El Kanun’u deÄŸil. Ben hiçbir ilave ya da çıkarma yapmadan aynen Ä°bn Sina’nın metnini getiriyorum. Tabi bazı terimleri bulmakta çok güçlük çekiyorum. Çünkü Arapça dantela gibi örülüp iÅŸlenmiÅŸ bir dil. Çünkü çok sayıda üst düzey ilim insanı Arapçaya hizmet etmiÅŸ biliyorsunuz.
Ä°BN SÄ°NA’NIN RUHU BANA YARDIM EDECEKTÄ°R
Onu da ifade edebiliriz aslında Hocam. Ä°bn Sina Türk ama eserini Arapça kaleme almış. Yazdığı dönemde henüz Türkçenin dil olarak inÅŸasının tamamlanmadığını biliyoruz.
Ayrıca o dönemdeki bilim dilinin Arapça olduÄŸunu da görmek gerekiyor. 16. yüzyıla kadar bütün Avrupa’da Latince yazılıyor eserler. Ä°ngiliz’i de Fransız’ı da Latince yazıyor. Bugün de bizim bilim adamlarımız da Ä°ngilizce veriyorlar eserlerini, okunsun diye. Ben ÅŸikâyetçiyim bu arada onu söyleyeyim. Ä°ki dilde yazılsın en azından. Yazılmadıkça, kullanılmadıkça yeni yeni terimlerin direkt alınmasıyla Türkçe bir bilim dili olarak geliÅŸmiyor. Ben 8-9 yıldır Tıbbi Terminoloji Kurumu’nda çalışıyorum, arkadaÅŸlar cansiperane terim karşılığı bulmaya çalışıyorlar. Bu tabi, milli politika olarak benimsenmeli. Hocam Aydın Sayılı’nın birçok eseri iki dildedir.
Terimlere karşılık bulma konusunda epey zorlanıyor olmalısınız.
Tabi doktor arkadaÅŸlardan oluÅŸan bir heyetle istiÅŸare ediyorum bu hususta. Onlardan da aldığım görüÅŸlere göre uygun karşılıkları bulmaya gayret ediyorum. Biraz zorlukları var ama Ä°bn Sina’nın ruhu bana yardım edecektir inanıyorum.
Bin yıl önce yazılan Kanun, hala bugüne sesleniyor deÄŸil mi?
Bugünkü hekimlerimiz için de içinde hala dersler barındıran bir eser Kanun. Kanun, pek çok ÅŸeyin yanı sıra insanı anlamak için ele alınması gerekiyor. Hekimler farkında iÅŸin. Ben bu kitabı çevirdim, hiçbir yerde adı duyulmuyor ama peynir ekmek gibi satılıyor. Niçin? Demek ki bir ÅŸey buldular içinde deÄŸil mi? Bugünün hekimine de verdiÄŸi çok dersler var. Reklamı da yapılmadı yani. Kendi tanıtımını Ä°bn Sina bin yıl öncesinden yapmış. Ä°lk defa bir gazete için sizinle konuÅŸuyoruz. Bugüne kadar ne gazete ne televizyondaki kitap tanıtım programları görmedi bu eseri. Ama insanlar görüyorlar, alıyorlar, okuyorlar. Yani kitap, aslında 19. yüzyılda da bitmiÅŸ deÄŸil, bugün hala devam ediyor.
Kitabın künyesi:
El Kanun Fi’t-Tıbb
Ä°bn Sina
Çeviren: Prof. Dr. Esin Kâhya
Atatürk Kültür Merkezi Yayınları
2014
5 cilt
Henüz yorum yapılmamış.